Doğum

DOĞUMDA MİKROBİYATANIN ÖNEMİ

Son yıllardaki araştırmalar bize şunu gösteriyor. Vücudumuzda  birlikte yaşadığımız mikroorganizmalar var ve bunlar mikrobiyatamızı oluşturuyor. Yapılan çalışmalarla bağırsağımızdaki  35 binden farklı bakteri ve 3-5 kg büyüklüğünde ki bir organdan bahsediyoruz. Mikroorganizmalar daha anne rahmindeyken  bizimle birlikteler. Bebeğin anne karnında oluşan mikrobiyatası oldukça karmaşık ve pek çok faktöre bağlıdır. Annenin nasıl beslendiği, bebeğin kaç haftalıkken doğduğu, annenin geçirdiği enfeksiyonlar, annenin yaşadığı stres, doğum şekli, genetik yapısı, doğum yaptığı  yerde antibiyotik, probiyotik ve steroidli ilaçların  kullanılması gibi faktörlerin hepsi etkiler.

Mikrobiyata son yıllarda keşfedildi ve yapılan çalışmalarda mikroorganizmaların anne karnında yaşadığı hem amnion sıvısı içerisinde, hem kordonda, hemde plasentada kolonize olduğu gösterildi. Mikroplarla ilk temas daha anne karnındayken oluyor.  Plasenta, amnion ve fetal dokularda enfeksiyon yokken bile bebekte mikroorganizmalar saptanmaktadır. Bu mikroorganizmalar annenin vajinasından, ağız boşluğundan,  bağırsaklardan veya kan yoluyla geliyorlar.

 Bebekler ister zamanında, ister erken doğsun, ister amnion zarı doğumdan önce bozulmuş olsun ister olmasın,  bütün bu bebeklerde mikroorganizma saptanmıştır.  Yenidoğan bebeklerin  ilk kakalarında % 100 e yakın bakteri varlığı gösterilir. Bu bakteriler  doğumdan sonra çok hızlı bir artış gösterir. Yaşla beraber de bebeklerde de  mikrobiyata değişime uğrar.  Anne karnındaki ve erken çocukluktaki çevresel koşullar bağırsak mikrobiotasının gelişiminde ve normal bakteri yapılarının bozulmasına neden olabilir. Annenin ağız mikrobiyatasıyla plasentanın mikrobiyatası benzerlik gösterir. Annenin ağız ve bağırsak mikrobiyatasındaki bakteriler, sitokinler, anneye ait hormonlar ve bunların ürünleri kan ve enerji yoluyla bebeğe ulaşarak onun ilk mikrobiyatasını meydana getirir ve bebeğin bağışıklık sistemi oluşur.

 Klasik bir bilgimiz var; normal doğan bebeklerin mikrobiyatasının sezaryan doğanlara  göre daha iyi olduğu, normal doğumla vajinal kanaldaki mikroorganizmalara temas ederek tanışan bebek ilk mikrobiyatayı orada oluşturur. Annenin vajinal florası bebeğe doğum sırasında transfer edilir. Doğum sonrası yenidoğan derisi anne vajen florasıyla kolonize olur. Ardından en sık kolonizeleşen bölgeler oral mukoza, farenks, mide, bağırsaklar, anal ve genital bölgedir

Bu içeriğide okudular:  EBESİZ DOĞUM YAPMAYIN

Önemli olan bir başka çalışmada da elektif sezeryanla anne dostu sezeryan arasında yapılmıştır. Nedir anne dostu sezaryan ? Doğum eyleminin kendiliğinden başladığı, doğuma ait annenin  hormonları aktif olarak salgılanmaya başlağı ve doğum sonrası bebeğin direk anne kucağına verilerek kesintisiz ten tene temasın sağlandığı bir sezaryen. Bu şekilde doğan bir bebeğin mikrobiyatasının nerdeyse normal doğan bir bebeğin mikrobiyatası ile farkının olmadığı görülmüş. Oysa ki elektif şartlarda yarın sabaha planlanan bir sezeryanın mikrobiatasının farklılığı çok net gözlenmiştir.

Normal yolla doğanlarla sezeryanla doğan bebeklerin laktobasillerinin arasındaki fark gösterildi. Normal doğan bebeklerin barsak mikrobiatasında laktobasiller fazlayken sezaryanla doğan bebeklerin mikrobiatası stafilokokdur. Sezaryen doğum sonrası anne derisindeki mikroorganizmalara benzer bir mikroflora ile bebek kolonizasyonu gerçekleşir. Sezeryanla doğanlarda laktobasil kolonizasyonu yoktur. En dezavantajlı olan bebekler de hem elektif sezeryan hem de erken doğan bebeklerdir.

Sadece doğum şeklinin normal mi sezeryan mı olmasının dışında  pek çok faktör mikrobiyatayı etkiler. Doğumun zamanı, anne beslenmesinin değişmesi, anneden bebeğe geçen yararlı mikroorganizmaların ne zaman kaybolduğu önemlidir. Annenin gebeliğinde kullandığı antibiyotikler ve glikokortikoidlerin  mikrobiyatayı olumsuz yönde etkiler.  Doğum sonrası anne bebek arası  kesintisiz tentene temas, anne ile  bebeğin  güvenli bağlanma yaşaması önemlidir, çünkü duygusal yakınlaşmaları annenin doğum sonrası  stresini azaltan en önemli faktördür.  Bebeğin doğum sonrası anne memesini emmesi, annenin çocuk anne olması bir başko faktördür. Adölesan annelerin vajen florasında ki laktobasiller yeterince gelişmediğinden bu yaştaki annenin mikrobiyatası sağlıklı değildir.  Annenin  hem gebelikte hem de lohusalıkta yağlı yiyeceklerle beslenmesi olumsuz etkileyen faktörlerdendir. Annenin hamile kaldığı dönemdeki vücut kitle endeksi de mikrobiyatayı olumsuz etkiliyor. Yine yapılan çalışmalarda evde beslenen köpeklerin de mikrobiyataya olumlu etkisi var. Annesinde şeker hastalığı olan yenidoğanın mikrobiyatası da bu durumdan olumsuz etkilenir.

Pekiyi sezaryen ile doğan bebeğin doğum şeklinin bebeğe uzun dönemde nasıl bir etkisi var? Florada mikobakteriler azalıyor, klostridyumlar artıyor. Klostridyumun artması demek 6 yaşına kadar astım riskinin artması demek.  Yapılan bir başka çalışmada anne sütü ile beslenen normal yolla doğan bebeklerde bifidus bakteri kolonizasyonu iki günde tamamlanıyor. Oysa elektif sezeryanla doğan bebeklerde bu kolonizasyon 180. günde tamamlanıyor.

Bu içeriğide okudular:  Babanın Doğumda Rolü

Sezaryen ile doğan bebeklerin nazofarengial mikrobiatası değişiyor. Bu bebekler de sık üst solunum yolu enfeksiyonu  yakalanma riski yaşıyorlar.Vajinal seeding (vajinal tohumlama: annenin vajinal florasının bebeğe transferi) çalışmaları henüz istenilen düzeyde değil, o yüzden elektif  sezaryen ile doğan bebeklere şu anda önerilmiyor.

Bebeğin doğuştan getirdiği mikrobiyata anne sütü ile beraber yaşamın ilk haftasında değişmeye başlar. Yeni doğan bebek emzirmeyle annesinden bakteri almaya devam eder. O yüzden hem elektif sezaryen olan hem de anne sütü almayan bebekler mikrobiyomla ilgili dezavantajlıdır.  Yaşamın ilk yılında bağırsak mikrobiyatası bebeğin diyetiyle önemli oranda etkilenir Ek gıdalara başlanması mikrobiyatada önemli değişimlere neden olur. 1.yılın sonunda bebeğin bağırsak mikrobiyatası yetişkininkine benzemeye başlar, 2-3 yaşına gelindiğinde ise yetişkininki gibidir. Büyürken yediklerimizden, içtiklerimizden, çevremizden, temas ettiğimiz kişilerden pekçok bakteri alırız. Alınan mikroorganizmalar kimi zaman dost, kimi zaman düşman bakteriler, bazen ikisinin bir karması olabilir. Sağlıklı bir insan vücudunda esasen dost bakterilerin sayısı ağır basar. Dost/düşman mikroorganizmaların oranı yaklaşık 80/20‘dir.

Oysaki formül süt mama bebeği  anne sütünün zengin mikrobiyomundan mahrum bırakıyor, yenidoğanın bağışıklık sisteminin normal gelişimini bozuyor ve bebeğin bağırsak mikrobiyomunun olgunlaşmasını engelliyor. İlk 6 ay antibiyotiğe maruz kalan normal kilolu annelerin çocuklarının, 7 yaşına geldiklerinde obeziteye daha yatkın oldukları saptanmaktadır.

Annenin stresi doğum sonrası mikrobiyata yapısını etkilen önemli etkenlerden biridir. Stres vajinal florayı da bozar. Bununla beraber annede kortizol miktarı artar. Anne bunun hepsini metabolize edemez ve fazlası bebeğe geçer. Bu durum bebekte strese bağlı olarak bağırsak mikrobiotasındaki bozulmaya yol açar. Annenin aldığı gıdalardan faydalanması bozulur. Bu mekanizma annede lipogenezisi ve glikogenezisi uyarır. Bu durum bebekte insülin rezistansının gelişimini anne karnındayken temelini atar. Kronik hastalıkların temeli daha anne karnında atılır. Biz kadın doğum uzmanlarının çok sık kullandığı glikokortikoidlerde de dikkatli olmamız gerekir.

Bu içeriğide okudular:  Kimyasal Gebelik

Mikrobiyatası yeterli düzeyde oluşmayan bebekleri ileri yaşlarda bekleyen pek çok hastalıktan bahsedilmiştir. Fetal dönemden itibaren alerjik hastalıklar, atopik dermatit, astım gözlenebilir. İleriki yaşlarda mikrobiyata değişimi besinlerden daha fazla enerji toplayarak obeziteye ve insülin direncine  ve adipozite de artışa yol açar. tip 2 diabetes mellitus, karaciğerde lipid ve kolesterol metabolizması bozulur. Bağırsakta kronik irritatif hastalıklar, çöliak hastalığı, düzensiz ishal ve kabızlık hastalıkları, bağırsak kanseri gözlenmektedir. Mikrobiyata sadece metabolik hastalıklar için değil, psikolojik hastalıkların temelinin atılmasında önemli bir role sahiptir.

Beyin bedenin %2 lik kısmını oluştururken, vücut enerjisinin %20 sini kullanmaktadır. Vücudun metabolik ihtiyaçlarını tamamlayabilmesi için iyi bir bağırsak mikrobiyatasına ihtiyaç vardır. Bebeğin beyninin %80 gelişimi yaşamın ilk 2 yılında olmaktadır. Beslenme bir bebek için çok önemlidir. Bebeğin motor ve kognitif fonksiyonları bundan çok etkilenir.

Bir doğal doğum gönüllüsü olarak korku yüzünden doğumdan  kaçan annelerin stresine yönelik destek vermeliyiz. Ekip olarak çalışıp doğumun psikolojik boyutunda annelere yardım etmeliyiz. Doğum yada sezaryen sonrası bebekle anne arası kesintisiz ten tene temas ile mikrobiyata oluşumuna katkıda bulunmalıyız. Yenidoğan mikrobiyatası gelecekte sağlığın programlanmasında en az sindirim sistemi mikrobiyatası kadar etkilidir.

Türk beslenme kültürü ve fermente gıda tüketiminin mikrobiatamıza etkisi olumlu yöndedir. Anneleri gebeliklerinde ve lohusalıklarında sağlıklı beslenmeye davet edeceğiz.  Normal doğumu sevdireceğiz. Annelerin doğum streslerini azaltacağız. Stres mikrobiyatadaki en önemli faktör. Gerektiğinde annenin doğum korkularını yenmesi için, doğumu kolaylaştıran yöntemlerden hipnozdan ve psikoterapi tekniklerinden faydalanacağız.  Şu anda neler yapabilirizi düşünürken sizlere bol bol doğal doğumu ve mikrobiyatayı anlatacağız . Normal doğumu anne sütünü emzirmeyi  destekleyeceğiz. Emeklemeyi teşvik edeceğiz. Kadının merkez olduğu bir dünyanın olduğunu ve ailenin toplumun en önemli yapı taşı olduğunu unutmayacağız.

Hem Dünya hem İnsan Florasını Korumalıyız. Atalarımızın Yolunu Bulmalıyız.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu
Doktora Sor
Hemen Doktora Sor!
Merhaba,
Hemen doktorumuza soru sorabilirsiniz
Call Now Button0312 285 30 00