GÜVENLİ ANNE BEBEK BAĞLANMASI
Bebek doğduğu andan itibaren diğer insanların yüzlerinin, konuşmalarının ve hareketlerinin, her yerde var olduğu bir dünyaya gelir. Oysa onun dünyası sadece annesidir. Hatta ve hatta annesinin memesidir. Süreç içerisinde de ilk tanıştığı meme yerine, sürekli değişen nesnelerle ilişki kurar.
Bebeğin kendine ait özel durumu ve sosyal bir dünyası vardır. Annesi yada ona bakım veren kişi ile iletişim halindedir. Yaşadığı ortamın kültürel yapısına göre iletişim zemini şekillenir. Kültür anne ve bebek arasındaki ilk formattır. Anne ve bebeğin bedenini ve ilişkisini direk etkiler.
Bebek doğumun hemen ardından dış dünyanın gerçekliği ve annesi ile karşılaşır. Bebeğin en erken dönem algısal tercihlerinde insan yüzü ve insan sesi gelir. Bu uyaranlara cevap verirken de sosyalleşir. Anne ile bebek arasındaki her şey sezgiseldir. Anne ile bebek arasında ki bağlanma bağı tek başına kurulmaz, ikisi arasında ortaklaşa yaratılır. Yüz yüze karşılıklı bakışmadır, bebeğin annesi tarafından dokunulması, okşanmasıdır, belki annenin ses tonunun rengidir. Bebek ile anne arasındaki bağın özü, görsel, dokunsal ve işitsel temastır. Annenin dış dünyadan aldığı duyusal uyarımlarıyla bebeğin genetiksel olarak kodlanmış içsel ritimlerinin örtüşmesidir. Bu bağlamlarda anne ve çocuk arasında kopukluk varsa güvensiz bağlanma yaşanır.
Anne ile bebek arasında negatif duygu süreçleri yaşanılabilir. Burada önemli olan annenin bebekle ilişkileri sırasındaki olumsuzlukları sağlıklı bir şekilde onarabilmesidir. Annenin bebekte pozitif duyguları artırması gerekir. Negatif duygularıysa bebek ara sıra yaşamalıdır. Bu durum bebekte narsistlik kırılmalara neden olur ve kişiliğini güçlendirir
Bebek ise negatif duygularını azaltan, pozitif duyguları artıran psiko-biyolojik olarak uyumlu olan anneye güvenli olarak bağlanır. Anne bebek ile güzel oynar, pozitif duygulanımını artırır ama negatif duygulanımı azaltamazsa, işte bu güvensiz bağlanma biçimine yol açar.
İlk yıldaki temel nokta bebeğin anne ile bağlanma iletişimini ve duygu düzenlenmesini oluşturabilmesidir. Bebek ilk yıl ne kadar çok duygu deneyimlerse gelişen kendilik çekirdeğindeki duygu yelpazesi o kadar geniş olur.
Bebek doğduğunda en önemli özelliği koku alma yeteneğidir. Annenin kokusu bebeğin anne ile ilgili ilk tasarımıdır. İlk hafta bebek annesinin kokusunu diğer annelerin kokusundan çok çabuk ayırt edebilir.
İlk temel duygu koku alma ve dokunmadır. O yüzden bebekler doğar doğmaz güvenli bağlanma için anneleri ile ten tene temas yaşamaları tavsiye edilir. Bebek ağladığında negatif bir duygu durumunda annenin kokusunu hissettiğinde duygu durumu düzelir ve rahatlar. Kalp atışları yavaşlar. Özellikle prematüre bebeklerde annelerine ait kokan bir tişört yanlarına konursa bu bebeklerin daha az ağladıkları görülmüştür.
Bir bebek için bakışlar çok önemlidir. Bebek annenin gözlerini takip eder, hayatta kalabilmesi için anneye ihtiyacı vardır. Annenin dikkatini çekebilmeli ve onunla iletişimde olabilmelidir. Bebek anneyi ve anne de bebeği takip eder. Bebek daha ilk birkaç ayda anne ile göz temasını sağlamlaştırır. Bebek beşikte sadece cansız nesnelere bakarak gelişmez. Beyninin gelişimi için canlı duygusal bir yüze ihtiyaç vardır. O yüz annenin yüzü, ifadeleri ve bakışıdır.
Anne ile bebek arasındaki en etkileyici iletişim görsel alanda olandır. Anne ile bebeğin birbirlerine baktığı anda kurulan bağ gerçek güvenli bağın temelidir. Çocuk annenin gözündeki o pırıltıyı görür ve rahatlar. Annenin de kendine verdiği değer yükselir. Çünkü bebeğini uyaran ve coşkuyu verebilen anne de kendini daha iyi bir anne olarak hissedecektir. Annenin bakışı ile bebeğin bakışı arasında bir ritm vardır, aynı dans gibi…
Anne çocuğuna anne olmayı kendi bebeklik döneminde öğrenir. Annesinden aldığı sinyalleri kendi bebeğine iletir. Bu sinyaller anne ile bebek arasında çok özeldir. Bebek bu sinyaller vasıtasıyla annenin stresini çok çabuk yakalar. Anne çocuğa yansıtmacağım dese de çocuklar stres detektörü gibidir. Stres anne ve çocuk arasında etkileşimin kalitesini düşürür.
Bağlanma literatüründe güvenli bağlanma diye bir nokta var. Hayata çok zor başlayan bebekliğinde güvensiz bağlanma yaşayan bireyler tüm hayatları boyunca ikili ilişkilerinde bu döngüyü tekrarlayabilirler. Ancak hayatlarının ileri aşamaların da sahip oldukları güzel ve sağlıklı ilişkileri onları güvenli bağlanma stiline dönüştürebilir. Ama hayata çok zor başlamış bu kişilerdeki en önemli şey ebeveynlerinin güvensizliğinden kaynaklanır. Burada nesiller arası aktarılan bir bağlanma sorununu görmekteyiz. Bu zinciri kırmak nesiller arası aktarılan güvensizliği yok edecek anahtar siz olabilirsiniz. Annenizden ödünç aldığınız hayata güvensiz bağlanma stilini yok etmek sizin elinizde. Sağlıklı bir terapi süreci ile bu döngüyü değiştirebilir. Kendi bebeklerinize sağlıklı bir genetik miras bırakabilirsiniz. Ayakları güvenle yere basan sağlıklı bir nesil en temel ihtiyacımız. Hiçbir şey için geç kalınmamıştır.